29 Ara 2007

Format

iim :=)

Bayram geçti bi post bile yazamadım die içerledim bugün kendime.. Aslında yazılacak çok kelime war zihnimde birikmiş ancak öyle tıkanmış ki ekzoterik yanım; o kelime kaosundan mantıklı cümleler oluşturucak kelimeleri ard arda sıralayabilmeyeceğime dair bi özsezi oluştu bende.. Hayatım pek bi sıradan hep bilinen formatta.. Kardeşim burada ancak bi agız tadı ile rakı masasına oturamadık neredeyse 2 haftadır. Hep benim Homesick hatta Homeaddicted olamamdan dolayı; Evkuşu, evcimen de denebilinebilir...

Keyfim yok pek hani herşey tamam da bir şey eksik gibi... Aklım dönüp dolaşıp o 'eksik olan'a takılıyo ve tamam olan herşey eksik olanın gölgesinde belirsizleşiyor. Anlamsızlaşıyor.. Çok obsesifim ben yaaa.. :=) Şaka bi yana genel olarak bakıldığında çok çok iim.. Meraklanmatyın die deyorum:=P

Bayramdan önce bi oyun aldım bayram boyunca oynamak nieti ile.. Lineage2 adında, online bi oyun.. Onunla takıntılıyız biraz, kardeşimle. Ancak 5 senelik emektar bilgisayarımız bize kelek yapıyordu efendim.. Hayır duymasın diorum yüzüne karşı belli etmiorum ama çok moralimi bozdu yaşlı PC...Tam oyuna giriyoruz; siyah bi ekran da takılı kalıyo, sonra da ancak reset ile yeniden başlıyoruz.. Tekrar acılmasını bekle net e bağlan (usb adsl modem almayın benden demesi) tekrar oyuna girmeye çalış ve haliyle tekrar resete basmak zorunda kal..

Bir günde, bu reset-takıl döngüsüne 30 kez maruz kalınca bende sevgili pc min iç organlarının bulunduğu kasayı kaldırıp yere vurdum.. Haliyle de biin sarsıntısı geçirdi garibim.. Hayır pc yaşlı ama ben ondan daha yaşlıyım hala reset tuşumun yerini bilmiorum, tıkır tıkır çalışıyorum bu ne gördü geçirdi ki bana nazlanıyo.. Neyse sonra pişman oldum tabi birgün boyunca pcden mahrum kaldım yemeden içmeden kesildim... Yeni bi pc almayı ciddi anlamda düşündüm..Ancak 1 buçuk yıllık planımda yeni pc almak yok die kapsamlı bir operasyonla harddisc'imi geri getirebildim.. Ram'ler de faliyete geçti.. Pc yi kurtardık.. Bir gün sonrada 4 yıldır format nedir bilmeyen pcmize temiz bir format attık. Cicili bicili WinXP Pro muzu kurduk en korsanından. 3GB sanal bellek ayırdım normalde 300MB ayrılan bi alandır ama benim vicdan azabım tuttu:=) Sadece temel araçları ve söz konusu yeni oyunumuzu kurdum gel gelelim takrar aynı sorunu yaptı.. Sonra anladım ki Yeni ati kartımıza en yenisinden driver kurmak gerekiyormuş onu yaptım evelAllah.. Şimdi bu oyunla iştigalim birkaç gündür..

Pc de sadece Aslı nın 5 parçası yüklü şimdi onları dinliorum:=) seçeneğim az ancak yedeğim çok üşenmesem bi de daha neler yükleyip 'brand new window'sumuzu ağır hantal hale getiricem de neyse:=)

Format: ' lazım bişi '... Tr'de ki Pc yede format atmak lazımda hele bi gelsin bakalım gözmün nuru.. Keşke insanlara da format atılabilse ama öyle zihne felan diil direk insanın tüm warlığına format atılabilsin ancak format atılmadan önce, atılacak olan kişi nasıl bi formatta tekrar meydana gelmek istediğini kapsamlı bi şekilde belirtsin ve sözleşme imzalayıp o formata göre, format yesin... Mesela ben çok sıkıldım bu FAT 28 formatından...:=)

Dedim ya anlamlı cümleler oluşturabilicek, kelimeleri; rastgele seçmek sakıncalı ve de yasak olmalı...

:=)

20 Ara 2007

Bayram



Herkezin Kurban Bayramını
En İçten DileklerimleKutlarım..

Hayırlı Bayramlar...



18 Ara 2007

Çiçekçi

Çiçekler çok güzel ya, hepte güzelliğin simgesi olmuşlardır...
Ancak hangi çicek güzelliğin simgesi.. Birçok çiçek war... Kimisi orkide dior, kimisi karanfil.
Kardelen sevenlerle siyasi mücadele içinde olan; Papatya severler birliği war mesela:=)
Gül demiyeni dövüyolar belki bi yerlerde..

Bende sordum zamanında.. Gül dediler gidip bi gül bulup sevdim bende.. Ancak dikeni canımı yakınca; "katlanıcaksın ona" dendi beğenmedim gülleri.. Papatya dediler hatta en güzel papatya dağın zirvesinde açar dediler: az gittim uz gittim bi zirve bulup gördüğüm ilk papatyaya sarıldım.. Ancak o yerinden memnundu, bense zirveyi sevemedim.. Ova insanıyım ben:=) "Gidip en pahalısından bi orkide al" dediler.. Param yetmedi.. Zaten yetsede 'parası yetipte sürekli orkide alanlar'ı pek haz etmedim.. Nesi özel ki orkedenin, parası olana kul orkide... Veya paraya tav orkide.. Ozaman karanfil dedim.. Fakirin gözde çiçeği.. Baktım pek mahrur karanfil, oysa hep mağdur.. Fazla ciddi oldu sevemedim...

Anladım ki benim çiçeğim yok.. Yani benim diebileceğim bi çiçek yok.. Ama bişey fark ettim.. Ben çiçeklerin bulunduğu yerlerle bi bağlantı buldum.. Mesela hep karanfil arasında karanfil sevmek doğal.. Veya sürekli güle bakıp kendini büyüleyenler arasında gülü sevmek normal..Parası olupta orkide almayanın yüzüne tükürenler warken param olupta papatya alamam ya.. Amacı dağın zirvesine çıkmak olan bir adam elbet yol üstünde ki bi papatyaya aşık olur.. Hem zirveyide seviosa sıklıkla yerini seven papatyayı ziyaret edebilir.. Bu nedenledir ki çiçek sevgisi kişinin bulunduğu yere göre değişir..

Ben genelde kendimi bi çöplükte gibi hissediorum.. Veya hiç geçmeyen bi gölge çökmüş sanki üzerime.. Buralara dalından koparılmış güller , karanfiller, orkidelr, papatyalar atılıyo kimisi kurumuş kimisi kurumak üzere. Başka adını bilmediğim, benzer durumda çiçeklerde war burada.. Hangisine sahip çıkiim? Sevmeyipte; 'benim de bi çiçeğim war'demek için, başkasının attığı bir çiçeği benim die yalandan bağrıma mı sokiim.. Tamam olur ama sevebileceğim bi çiçek olsun.. Kendini sevdiren bi çiçek olsun.. En önemlisi benim bulunduğum yeri sevebilicek bi çiçek olsun... Şimdi ben bi gülü aliim da o daha önce bulunduğu altın sarısı vazoyu anlatıp beni öyle bi vazo almaya teşvik etmesin... Veya karanfil, diğer karanfil arkadaşları birliğine dönmek için ısrar etmesin.. Papatya piknik ayağına" hadi dağa çıkalım, çok ii bi mesire yeri biliom ben" numarası yapmasın sevmiorum işte ben dağı.. Zaten sevsem senin gibi ovaya düşmüş bi papatyayı neyliim.. Orkide olayına hiç girmiorum.. Para beni bozuyo:=)

Yok buralara düşmüş çiçeklerle anlaşabileceğime pek inanmıyorum artık.. Denedim hatta.. Güle altın vazo buldum "git başımdam! sineklerin kralı" dedi.. Dağın başına çıktım, papatya; "Ya benimle burada kal yada beni burada yalnız brak" dedi..

Çok hoşuma giden bi çiçek war.. menseiini bilmiorum.. Pek nazlı heryerde bulunmuyor.. Çöplükte her taraf iğrenç artıklarla kahverengi ve karanlık iken o rengarenk bitior bi köşede..
Tazecik, aykırı, inadına açıyor sanki.. Hayat dolu, üzerine fazla toz düşünce soluyor belki.. Zaten ömrü pek uzun olmuyor ki benim olsun.. Kolay da bulunmuyor belki yılda bir belki 3 yılda bir şansa çıkıyor karşıma.. Gözlerim hep tetikte.. Heryerde onu arıyorum.. Bu pislik yığınlarında, küçük ama dünyalar kadar farklı; bi nokta arıyorum.. Bulunca da Dünyalar benim oluyor.. Bu kahrolası çöplük; gözüme, cennet bahçesi gibi görünüyor....

İşte ben böyle bi çiçek sevenlerdenim.. Adı yok belki ama bulunduğu yerleri asla hak etmeyen; bi aykırı çiçek... Keşke uzun ömürlü olsa.. Yaşadığım sürece bu çöplüğü, bana; katlanılır kılsa...

Öyle işte...

15 Ara 2007

Kar

Sevgili Kardeşim Okan;

Biz nasılız die sorarsan, hep braktığın gibiyiz... Ben her zaman ki gibi üst katta ki odamız da bilgisayarla TV ile takılıyorum.. Pek dışarı çıktığımda yok.. Odamda mutluyum yani..

Evde de pek değişlik yok.. Hep braktığın gibi herşey.. Zaten gelince görüceksin, hiç gitmemiş gibi olucaksın..





Havalar günlük güneşlik..
Tam gezip eğlenilecek zaman.. Tabi sen gelir gelmez hemen arabaya atlar eğlenceye akarsın mutlaka..

Ben de motoru alıp çıkarım belki bu odadan.. Ben sıkılmadım ama o benden sıkıldı eminim:=)






Kedicikler de çok ii ama ne hikmetse Anneannem sobasının yanından pek ayrılmıyolar.. Heralde depresyona girdiler bende anlamadım..


Köy de braktığın gibi.. Hiç değişiklik yok yani buralarda.. İstersen çıkıp Çamlık Altı'nda da otururuz birlikte..










Neyse sen zaten geliceksin yakında..
Bu güzel havaların tadını birlikte çıkarırız..

:=)

14 Ara 2007

İsimizm

Ñé×ëÑ®§

İnternetle ilk iştigal olduğumdan bu yana NexeN nickini kullanıyorum.. NexeN in hiç bir özel anlamı yok.. Bilgisayar Müh te okurken .exe uygulamalar yaptığımız için bi çocukluk şeysi hoşuma gitmişti.. Birazda hafif simetrik geliyor bana.. hani ayna yansıması gibi değil belki ancak mana olarak simetrik bence... Nick gerektiren her yerde kullandığım bir nick ti.. Ancak son yıllarda Google da karşıma birçok farklı NexeN çıkınca bu nickten biraz soğudum.. ve çoğu yerde GunO nick ini kullanmaya başladım.. İsmim Ogün olunca GunO; bana anlamlı ve sempatik gelior ..
®§ : Orjinal forever manasında kullandığım simgeler..

Aslında beni tanıyanlar bilir; www.gunnex.blogspot.com(GunOsys) da yazarken GunO nickini kullanıyordum.. Bu bloğu da: Sarkastik olduğum zamanlarda haykırabilmek için gizliden gizlie açmıştım.. Ancak gel gör ki GunOsys sadece bir konuya adanmış gibi olunca. Bide; değersiz bir temele atfedilmiş birçok yazının boşluğu beni utandırınca; bu gizli die açtığım bloğu asıl bloğum yaptım..

Şimdi bu yazıyı neden yazıyorum.. Bir çok yorum yazdığım arkadaşım bana cevap verirken zorlanıyor.. Adımı nexenos olarak okuyorlar veya kopyala yapıştırla bi dünya uğraşıyorlar..

Efendim; bana,
NxN
GunO
NexeN
Ogün
isimlerinden dilediğiniz herhangi biri ile hitap edebilirsiniz.. :=)
'Her insanın, kendi ismini seçme hakkı' olmasına inandığım için kendi belirlediğim bu isimleri tavsiye ediyorum ancak sizin vereceğiniz hoş sıfatlarda seve seve kabulümdür:=P
Mesela kardeşim(Okan) la birbirimize Aderfe yani yunanca kardeş deriz:=)

13 Ara 2007

İhtiyaçtan

Konuşmaya ihtiyacım war!!!

Bazen öylesine yoğun ve kalabalık birikiyor ki kelimeler; haykırmak istiyorum.. Tüm Dünya'ya, Dünya'da ki her bir insanı tutup tam suratına, haykırmak istiyorum... Mesela siyaset hakkında veya tarih konusunda.. Teknoloji hakkında 3 saat dinlenmeden konuşabilirim. 3 gün boyunca konudan konuya, daldan dala atlayan kuşlar gibi yorulmadan tartışabilirim mesela....Örneğin yüzlerce tez üretip; binlerce antitez dinleyebilirim..

Ama yok.. Ne zaman konuşmaya başlasam ya kibirli bir cahilin beni dinlemektense; aklında ki bir konuya link bulup konuyu çevirmeye çalışması ile yüzleşiyorum... Ya da: Dinliyormuş gibi gözüken, umursamazlarla karşılaşıyorum...

Mesela; bugün, yeğenime, 1. Dünya Savaşı'nın başlangıcı ve bitişi arasında sonucu etkileyen önemli faktörleri ve 1. Dünya savaşının bugüne dek süren bitmemiş hesaplarını hikaye tarzında anlattım usanmadan.. Gidip sorun " bugün neler öğrendin??" die "hiiiç" dicektir.. Sadece o olsa neyse.. her anlattığım, aynı cevabı vericektir...

Eskiden beri derim,

"Bana öğretmen olucak; bir öğrenci, yâr, yâren gerek.. "
Bu gece öylesine çok istiyorum ki bu dileğimin gerçekleşmesini..
Çünkü yetti artık.. Kibirli cahillerden yoruldum...

Bana kendi cehaletimi aydınlatıcak bir tek insan yeter..
Hem sevgili, hem dost olucak bir ilgili yeter...
İçten dinleyen, fikir üretip, inandığı doğruları netlikle ortaya koyan, insanca yaşayıp, insanlık dersi veren... Aklına takılanı sonuna kadar irdeleyen ve unutmayan... Her an öğrenme ve öğretme azmi ile yanıp kavrulan. İnsanı ilgilendiren her konuya yakın duran.. Kısacası insan olup, düşünen bir sevgili ye çoook ihtiyacım war...

Eski bi kız arkadaşımın bi duvarda görüp, beğenip bana yolladığı bi msj geliyor aklıma..

"Seni sevdiğim için ; sana ihtiyacım war dien çok..
oysa ben, bana ihtiyacı olduğu için; beni seven bir sevgili istiyorum
"
tabi bunu Yunanca yollamıştı kendisi, Türkçeye şimdi ben çevirdim...

Birbirimize ihtiyacımız war.. Nerdesin ey mechul sevgili????

12 Ara 2007

Geçtik


Turu Geçtik
Çok şükür
Resimler Antu.com dan alıntıdır..

11 Ara 2007

Noense..

Dünkü planlara göre; birazdan, babamı, İstanbul otobüsüne bindirmem gerekiyordu.. Ancak peder bey bu akşam itibari ile Fenerbahçe-CSKM maçına gitmekten çaydı... Doğduğum günden beri yıldızımız pek uyuşmuyor babamla. Babam dışında tüm Dünya ile barışığım, Babam da benim dışımda tüm Dünya ile barışık ben bi türlü çözemedim bu durumu..
Birbirimizden uzak olduğumuzda herkez mutlu, birbirmize 2 metreden yakın olunca da herkez endişeli oluyor; iş'te, evde, köyde kısacası heryerde... Bide birlikte çalışıyoruz değmeyin muhabetimize:=)

Maç die 2-3 günlüğüne gidebilseydi İst'e,
Çooook güzel ense yapıcaktım evde:-(
Belki yine fikir değiştirir bilmiorum otobüs gece 1 de:=)

İst i özledim bu arada ama gitmeye nietim yok hatta dün gece "Gelmiomusun bu taraflara??" dien; İstanbul'dan bi arkadaşıma dediğim gibi..

İstanbul'u özledim ancak İstanbul beni özlemedi, biliyorum..

Sevdiğim bir parçayı ekliyorum..

Moğollar-Yolum seninle

Makarna

Bugün, ön anlaşmalı olarak, işten; eve erken gelince; karnım aç, zamanım çok olunca. Bi yemek yapiim dedim.. Önce gidip hazır lazanya almak istedim ama ne yalan söyliim; annem durdurdu beni...
- Ooğluum evde bi dünya makarna war ne die hazır yemek alıcaksın!!!!
Dedi. hıkkımı çıkaramadım..
Sonra sevgili babacığımın dolaplarını karıştırdım(makarna arıyorum yanlış anlamayın). Ne bulduysam kattım makarnaya..
Efendin makarnama henüz bi isim bulamadım Mesela Karma Makarna dielim adına..

Karma Makarna için hatırladığım malzeme listesi..

Sarımsak tozu.
Kırmızı toz biber
1/2 filcan Kekik
1 bardak süt
3 kaşık yoğurt.
2 kaşık Mayonez.

1 Su bardağı mısır unu.
1/2 su bardağı tatlı mısır.
1/2 paket fiyonk makarna
Kibrit kutusu kadar Tereyağ.

2/3 paket rendelenmiş kaşer
1 Paket "4 Peynir" hazır makarna sosu..
6 dilim pastırma tadında, acılı kavrulmuş salam

1 adet Tek kişilik pişirilmeye hazır Carbonara Makarna.
..
Sigara paketi büyüklüğünde Emmental Cheese..(delikli bi kaşer işte)


Yapılışı:

Tam hatırlamıyorum:=)
En altta hazır makarna ile makarnayı pişirip döktüm..
Makarnanın arasına parça parça ettiğim salamları karıştırdım
Bi şerit halinde, yoğun tadı olan emmental peynir rendesi serptim
Üstüne rendelenmiş kaşerle tatlı mısır serptim.
Fırında biraz pişirip üzerine 4 peynir sosu döktüm

Üstüne yoğurt+mayonez+kırmızı toz biber+mısırunu karıştırıp döktüm.
en üstüne yine rendelenmiş kaşer ve tereyağ serptim..
Üstü kızarana dek fırında yüksek ateşte pişirdim..

Wualaaaaa İşte size fırında Karma Makarna

'Bir iki saat bekliim; zehirlenmezsem okuyucularıma tavsiye ediim' dedim..
Ancak 'zehirlenirsem bu yemeğim mesuldur' die şimdiden yayınlıyorum:=)
Tadı güzeldi ama her çatalda başka bi tad veriodu..

9 Ara 2007

Mutsuz

I see desperate people's unhappy faces...
Ne kadar çok mutsuz insan war Dünyamızda.. Asık suratları, isteksiz konuşmaları ile etrafımızı çevreliyorlar... Bazen bir esnaf, bazen durakta bekleyen yaşlı bir teyze, bazen bir akraba sıfatında.. Bazende bir aynanın içinden bakıyorlar gözümüze.. Birşey anlatmak isteyen gözleri oluyor genellikle ancak kelimeleri çoğunlukla anlatmıyor; gözlerinin sözlerini.. Belkide anlatmak değil, anlaşılmak istiyorlar gayriihtiyari...

Herkezin derdi, kendine ağırdır..
Bazen anlamak istesekte gözlerin söylediklerini, içten dinlemiyoruz ruhların fısıldadığı sözcükleri... Kendi sorunlarımızı hatırlamak istemiyoruz belki veya yardım edemeyecek kadar yorgun oluyoruz.. Zaten biz anlattıkta anladılar mı mutsuzluğumuzun sebeplerini? Uzanan elimizi, tutan oldu mu kurtarmak için? İnsan olmanın bedeli, belki bu ara ara gelen mutsuzluk.. Belirsiz zamanlarda ödenen bir vergi..

Değişti Dünya, biz de değiştik ..
Zamana ayak uydurduk işte.. Başka bir meydan da, başka bir savaş artık yaşamak.. Çalışmak; ödüller satın almak için.. Mesafeli olmak; ihanetlere tedbir için.. Dinlememek; duymamak için, Düşünmemek; geri kalmamak için : En değerli erdemlerimizden oldu.. Dünya, bu erdemlerin yüceltildiği bi mabed oldu.. Ya bu mabedin ilmine sığınıp kurtuluruz, ya da kahroluruz, yok oluruz.. Yaşamak için değişmek gerek.. "Değişmeyen tek şey; değişimin ta kendisi" iken: efsanelerin peşine düşüp, boşuna çile çekmek anlamsız.. Bizde sevdik zamanında, kıymetimiz bilinmedi.. Bizde yardım ettik, vefasızlıktan yorulana dek.. Bizde dinledik dostlarımızı, sıvazladık sırtlarını oysa onlar tanımadıkları erkek veya kadınların peşinden giderken sormadılar bizim halimizi.. Bizde düşündük hayatın anlamını, nedenleri, sorunları; çözemedik hiçbirini.. Çalıştıkça, kazandık.. Kazandıkça satın aldık.. Özgürlüğümüzü, güzelliğimizi, gücümüzü hep satın aldık.. Bugün saygı duyuluyorsa bize, medenice yaşıyorsak bu bedende; her değeri alınterimizle satın aldığımızdandır... Doğrusu bu, mutsuzluksa doğru olanın bedeli; öderiz...

Yaşamak için yalnızlık şart mı?
Ne oldu bize?? Hardporn sevişmelerde, fantastik hayallerde yaşıyoruz aşkı.. Tanışmadan derinden, boş muhabbetlerde tadıyoruz dostluğu.. Bizde ki mutsuzluğun sorumluluğunu kırık hatıralara yıkıyoruz.. Yalnızlığımızın kaçınılmazlığını kendi kendimize zorla öğretiyoruz.. Neden olduk böyle?

Doğru die benimsediğimiz erdemlerimiz, zamanın şartlarına uymak adına terk ettiğimiz mutluluğumuz oluyor.. Kimsenin suçu yok. Biz terk ettik mutluluğu.. "Sadece bir kez aşık olur insan" demedik mi? Kendimizi bilmeden sevip, sevgiyi bilmeden ayrılıp.. Yaşanmışları, yaşanamayanlarla kıyaslayıp takıntılar edinmedik mi? Kendi dostlarımıza, dostluklara ihanet edip, değersiz insanların peşinden gitmedik mi? Az a tamah etmeyi unutup, kendimizi bugday ambarında hayal etmedik mi? Düşünüyor görünmek için, ilgilenmediğimiz halde, düşünenlerin muhabetlerine girmedik mi? Önceliklerimiz farklı iken, idealler edinmedik mi??

Şimdi çıkmış eski acı hatıralımızı, sislerin ardında kalmış tanıdıklarımızı, sahip olamadığımız imkanları suçlayıp; şeytanla yaptığımız sözleşmeye uyuyoruz.. Günübirlik yaşayıp, yalnızlığımızda, kendimizi dost ediniyoruz.. Birey olmak adına insanlığını satmışlar sürüsü olduk çıktık.. Yine de kendimize, sonuna kadar inanıyoruz..

Aşktan, dostluktan, akrabalıktan uzak durup; bencil insanların dedikodusunu yapıyoruz.. Düşmüşe el uzatmadan, boş kalmış uzanan ellerimizin isyanını haykırıyoruz... Yazık bize.. Yazıklar da oldu herbirmize.. "Zaman" die kandırıldı insan.. Umursamazlığının; tüm lanetini üzerini aldı ve yaşadı.. Bir tabutun içinde yaşıyor olsa bile; yaşadı işte.. Yalnızlık tabutu ile gömüldü insan.. Soldu, umutsuzluktan ve kahroldu mutsuzluktan...

Geç değil.. Sadece anla..
Gülümse yüreğin acısa bile, yalnız kalmaya inat; selam ver tanımadıklarına bile.. Uzanmayan ellere dahi uzat elini. Sıcacık ve içten ol. dürüst ol.. Bunca utanılası sey erdem olmuş iken; gerçek senden, utanmak neden?.. Sevmediğinde, söyle; kibar olmak adına yalancı olmak neden?? Susma, söylenecek sözlerin war iken.. Uyuma, güneşli gün tüm güzellikleri orataya çıkarır iken.. Yağmurlu bir günde, sıcak bir kahve ikram et, kimseyi bulamazsan en azından kendini davet et.. İbadet eder gibi temizlik, yemek yap.. Şarkı söyle yüreğinin atışını duyduğun her yerde.. Gülümse.. Deli deseler bile gülümse.. Sen güldükçe, Dünya da gülücek, gözlerine... Sen selam verdikçe, selam alıcaksın.. Yardım ettiğin vefasızların vefası, başka birinden gelicek, görüceksin..
Ve aşk.. Tanrım ne güzel duygudur aşk.. Sen aşık oldukça, aşıklar sarıcak çevreni.. Yücelticekler en aptalca sözlerini ve hareketlerini.. Aşk yaşamak içindir.. Hatırlamak için değil.. Aşk, insanın kendine verdiği değerdir, karşısındakine harcadığı emek değil.. Gidenin ardından ağlamak neden? O değer veripte kendine: yüceltemediyse duygularının senfonisini; "hain" die suçlamak neden??
Aşık olamıyorsan yeniden: Hiç aşık olmamışsın...

Gülümseyin. Çünkü gülümsemek sadece insanlara bahşedilmiştir..

8 Ara 2007

Normal

Biz, bunu hep yapıyoruz...


:=)

7 Ara 2007

My-Robot

Pek bilinmesede, çoook küçük yaşlardan beri bilime meraklıyım.. Sinema da, Bilim-kurgu veya fantastik-bilim kurguya ilgim bu temelden dolayıdır..
Bilim başlığındaki bir çok konuya aynı mesafede ilgi duyarım.. Mesela Astronomi, Endüstriyel kimya, Fizik, Olgusal matematik, Ekoloji, Basit Bioloji, Sosyoloji, Psikoloji, Jeoloji ve ayrı bir başlık olarak Teknoloji.. Beni tanıyan bilir, bilimsel bazı sonuçlardan felsefi çıkarımlar yaparım çoğu zaman. Ancak yine çok ii bilinir ki: Teknolojiye aşığım:=) Bu bir giriş değil sadece bir dip not. Asi bir dipnot başa geçerse böyle olur:=)

Robotik ve Mekatronik: robot yapımı ve geliştirilmesiyle ilgilenen bilim dallarıdır.. Bir nevi Makine, Elektrik-elektronik mühendislikleri ile Bilgisayar mühendisliğinin kesiştiği noktadır.. Endüstrinin gelişimine paralel, insanın aciz kaldığı alanlarda robotların kullanımı artmıştır. İnsanın çalışmasına elverişli olmayan koşullarda; robotlar, vazgeçilmez olmuştur.. Tıp alanında da son yıllarda robotların olası faydaları öngörülmüş ve bu alanda istikrarlı bir gelişme başlamıştır..

Bugün kullandığımız arabalar, teknolojik cihazlar ve birçok endüstriyel ürün, büyük ölcüde robotların ve otomatların sayesinde bize ulaşmaktadır.. Gelecekte, insanlara hizmet eden fonksiyonel robotların, insan yaşamını kolaylaştıracağı umulmaktadır.
-----------------

Robotları çok seviyorum ve acıkçası beni büyüleyen bir konu.. Bilgisayar mühendisi olup tamamıyla robotik çalışmalar yapmayı istemiştim.. Ancak ben uni sınavına girerken Robotik sadece İTÜ bilgisayar mühendisliğinde okutuluyordu.. Trakya Bilgisayar Müh. 2 sene okuyup aradıklarımı bulamadığımdan ayrıldım.. İTÜ Bil. Müh. e de giremedim ne yazık ancak robotlara olan ilgim asla kaybolmadı..

Ben robotlar ile ilgilenirken, robot die tabir edilen iş görür makineler. Ağır hidrolik kollardan, tank benzeri paletleri olan arabalardan ibaretti.. Hatta ozamanlar 'ayaklı, yürüyen bir robot'un yapılması imkansız gibi görünüyordu.. Ancak Honda, Asimo adında ki robotu üretince uzak görülen gelecek çok yakın oldu.. Asimo yürümek bir yana merdiven cıkıp inebiliyor..

İnsan eli çok karmaşık bir sinir ağıdır. Tutmak ve kavramak bizim için basit bir hareket olsada altında çok kompleks bir yapı barındırır.. Hele ki hissetmek, uygulayacağımız basıncı hesaplamak başlı başına bir mucizedir.. Mucize: işte robotik, bu konuyu araştırıyor kısacası.. Tanrının eşsiz kreasyonlarını anlamak için benzerlerini yapmaya çalışmak.. Bugün bu konuda oldukça ilerledi insan oğlu.. Balık gibi yüzen, yıllan gibi kıvrılarak ilerleyen veya yusufçuk gibi uçan robotlar yaptık.. Yine de en zoru ve en kapsamlı olanı İnsan gibi 2 ayağının üzerinde yürümekti.. Olduğu yerde, 2 ayağına rağmen, dönebilen bir robot hayranlık verici çünkü bu basit hareketin bile çok karmaşık bir denge denklemi olduğu anladık... Oysa biz insanlar daha ne hareketler yapıyoruz.

İsaac Asimov, 1920-1992 yıllarında yaşamış Rus asıllı , Amerikalı bir yazar. Zamanında robotlar fantastik bir kurgu iken, bu yazar robot felsefesinin temellerini yazmıştır... i-robot filminde bahsedilen robot kanunlarını da; o, yazmıştır..

1- Bir robot hiçbir şekilde insanoğluna zarar veremez; veyâ pasif kalmak suretiyle zarar görmesine izin veremez.
2- Bir robot kendisine insanlar tarafından verilen komutlara 1. kuralla çelişmediği sürece itaat etmek zorundadır.
3- Bir robot 1. ve 2. kurallarla çelişmediği sürece kendi varlığını korumak zorundadır.

Japon Honda şirketi, geliştirdiği insanımsı bir robota, İsaac Asimov'a saygı göstergesi olarak Asimo adını vermiştir.. Asimo robot biliminin en güzel örneğidir. İnsana en yakın fonksiyonlara sahiptir. Elleri, ayakları, insana benzer hareket edebilir.. Merdiven çıkıp, el sıkışabilir.. Buna rağmen tamamı ile insan kontrolünde hareket eden hantal bir makinedir.. Asimo da ki her yeni değişiklik teknolojik bir devrim niteliğindedir... Asimo aynı zamanda, insana benzeyen ve Humanoid adı verilen robotların en gelişmişidir. 1.30m boyunda 54kg ağırlığında olan Asimo saate 6 km koşabilecek bir hızda yürüyebilir.. Ancak pilleri sadece 40 dakikalık 2.7 km/saat hızında bir yürüyüşe yetecek kadardır.. En fazla 1 kg ağırlığında ki eşyaları taşıyabilicek hassaslıkta kolları ve elleri olan Asimo, çevresini tanımlayabileceği hassas sensörlerle donatılmıştır.. Buna rağmen gerçek Dünya'da officeboy olarak bile iş bulamaz kendine...

Asimo'yu çok severim.. Dünya liderleri ile el sıkışan Asimo bir nevi robotların temsilcisidir..

Asimo benzeri Humanoid robotların evlerimize gelmesi artık çok yakın... Mesela Sony SDR 4x adında gelişmiş robot bir oyuncak yaptı.. Oyuncak olarak kullanılabilicek birçok robot ürünü şuan satışta. Pek işlevsel olmadıklarından bu ürünler sadece para israfı.. Bu pahalı oyuncaklar tüm sanatsal dış görünümlerine rağmen oldukça hantal görünüyorlar.. Estetik robotlarında işlevselliği düşüyor...

Hem işlevsel, hem estetik bir robotla karşılaşmak pek mümkün görünmesede geçenlerde şans eseri rastladığım bir humanoid robot örneği beni çok etkiledi.. Tomotaka Takahashi adında bir Japon Robotik uzmanın ürettiği bu robot çok işlevsel olmasada bence türünün tek örneği... Takahashi, ROBO-GARAGE isminde ki atolyesinde yaptığı robotlara sanatın estetiğini katmakta çok başarılı.. Özellikle robot 'hareketlerinde estetik' imkansız bir lüks olarak görülüyorken, Takahashi'nin modelleri devrimsel hareketler sergileyebiliyor... İlk defa bir humanoid, bende bu denli sempati uyandırdı..
Özellikle Takahashi'nin, FT(Female Type) robotuna aşık oldum.. Kadın bir robot.. Ben ömrühayatımda bu kadar sexy bir oyuncak görmedim..

FT; 35cm boyunda, 800g ağırlığında. Carpon ve plastikten oluşuyor.. Çevresel 2 sensörü, hareket etmesini sağlayan 23 ayrı motoru var.. Bilgisayar kontrolünde 'Shin Walk' adı verilen gerçek insansı bir yürüyüşe, kadınsı hareketlere ve Lithium polymer bir pile sahip.. Yapımı 30 ay süren bu robot yaklaşık 2000 dolar değerinde..

FT nin Chroino, Neon ve Magdan adında 3 erkek kardeşi de war.. Özellikle Chroino çok gelişmiş bir robot ancak Takahashi, Chroino yu satmayı istemediğini söylüyor..

Robo-Garage ın internet sayfasından bu robotları görebilirsiniz.. Robo-Garage Link

FT için hazırlanmış bir video yu da sizinle paylaşmak isterim.. Anlaşılan bu robotun hayranları oldukça fazla:=)



Video link

Chroino video link

Param olsa bi dakkika düşünmez mutlaka kendime bi FT bi de Chroino yaptırırdım..
Paranın, gözü çıksın:=)

4 Ara 2007

Reklamlar

Şimdi buradan, hiç bir fayda sağlamadığım halde reklam yapmak pek akıl kaarı iş değil.. Bu reklemı sevdim napiim.. Müziğini de sevdim...



Video Link

Reklamın bir başka versiyonuda war..



Video Link

Reklamın müziği Shiny Toy Guns 'tan Le Disco.. Gerçi Parçanın tamamı pek hoşuma gitmedi. Sanki biraz hızlandırılmış bir Madonna şarkısı gibi bir his braktı bende




Madem Madonna dan bahsettik, bi Like A Prayer ii gider ozaman:=)



Bol müzikli bol youtube lu bi post oldu.. Tanrım ben yazma yetimi mi kaybettimde oyalıyorum değerli okuyucularımı acaba? :=)
Aman müzik eksik olmasın hayatımızdan...

3 Ara 2007

Soğuk

Yalnızlık sadece yalnız olma durumu değildir.. Bi başına bi ekran karşısında amaçsız zaman öldürmenin verdiği boşluk hissiden kaynaklanan bir farkındalık değildir... Yalnızlık, söylenmesi üzücü bir söz değildir... Bi isyan, haykırış değildir..

Yalnızlık; tek bir düşüncedir. Sadece düşünce..

Şimdi ben düşünüyorum... Ya ben, Yalnız kalmaya mahkum isem...???

Ne kadar soğuk bir düşünce bu..

Neyse..

2 Ara 2007

Hastayım

Grip olmuşum veya nezle.. Griple nezle arasında nasıl bi fark var bilmiyorum ancak sürekli burnumu çekiorum ozaman ben nezle olmuşumdur çünkü burnumu çekerken sürekli snooze snooze die sezler çıkarıyorum snooze un içinde n z ve e harfleri nezlede de war o zaman ben kesin nezle olmuşumdur..

Aslında bu halim yılda mutlaka 2 kez olur bazen 3 kez.. Pek sevmesemde bunca burun akıntısı ile halsizliği ve davetsiz helen hapşırıkları ; bu sefer biraz daha makul karşılıyorum bu hastalığı.. Hatta dün gece ilk başladığında uzun süre nezle nin evrenselliğini düşündüm... Zengin de fakir gibi nezle olur.. Siyah tenli de sarı tenli kadar nezle olabilir.. Sonra sevdim ben nezleyi.. insan ayırmıyo die.. Eşitlik yanlısımı oldum ben acaba:=)

Bütün gün hem çalışıp hem burnumu gayri ihtiyarı çekip ara ara hapşırmış olsamda şuanda kendimi güçlü hissediyorum.. garip bişey bu, öyle getirin 70 kg mı tek elle kaldırayım veya 8 km dinlenmeden koşarım gibi değil.. Umut : kısaca adı.. İyi birşeylerin olacağına dair bir umut.. Gelen herşeyi; sevinçle karşılayacak bir umut.. Sanki aşkın kıyısında olmak gibi.. Ancak herhangi bir namzet yok aşk denizinde.. Hani denize bakan kadınlar wardır.. Boş ufka öyle bir bakarlar ki 8:15 vapurunun az sonra limana yaklaşacağını hissedersin.. Öyle bir umut içimde ki..

Amaaan ne zaman böyle bi his olsa içimde asla ii birşey gelmez başıma.. Ciddiyim..

Hastayım işte, anladınız siz onu:=)